Ray Kurzweil, son yıllarda
tekillik hakkında üretilen tüm bilgi birikimini
tek bir ciltte
toplamış, cildi de kapımıza çivilemiştir. Savları yine de öylesine inanılmaz ki,
eğer bunlar doğruysa, bu, bildiğimiz anlamıyla dünyanın sonu ve ütopyanın başlangıcı anlamına gelmekte.On yılın en çok konuşulan kitaplarından biri olmaya aday.“Ray
Kurzweil, tanıdığım insanlar arasında
yapay zekânın geleceğini en
iyi öngörebilen kişi. İnsanı
meraklandıran bu yeni kitabı, bilgi teknolojilerinin insanlığın biyolojik sınırlarını aşmasını sağlayacak kadar hızlı geliştiği,
yaşamlarımızı bugün hayal
bile edemeyeceğimiz biçimlerde
dönüştüren bir geleceği öngörüyor. ” —Bill Gates.
“Kurzweil’in ana düşüncesini herkes kavrayabilir: İnsanlığın teknolojik bilgisi, geleceğe dair baş
döndürücü beklentilerle çığ gibi büyümektedir. Temel konular net biçimde dile getirilmiş. Ama daha bilgili, daha
araştırmacı olanlar için yazar
görüşlerini büyüleyici ayrıntılarla ortaya koymuş… İnsanlık
2.0 sarsıcı bir bakışa ve yürekliliğe sahip.” —Janet Maslin, The New
York Times. “Gerçekten, ama gerçekten çok iyi. Müthiş bir biçimde iyi.” —Businessweekcom. “Ray’in iyimser kitabı hem okunmayı hem
de üzerinde düşünmeyi hak
ediyor. Umutlar ve tehlikelerin
dengesi konusunda Ray’den
farklı düşünen benim gibiler
için bu kitap, ivmelenen bu olanaklardan doğan daha büyük kaygıların ele alınması için sürdürülmesi gereken diyaloğa açık bir çağrıdır.” —Bill Joy, Sun Microsystems
Doğu’daki son Cenevizlilerden,
antika tüccarı Baldassare Embriaco, 1665 yılı sonlarında, soyunun yüzyıllardır yaşadığı Lübnan’dan yollara düşer. Ertesi yıl, İncil’e göre “Canavar’ın Yılı”dır. Kimilerine göre düpedüz Mahşer: Kan, ateş, yıkım
ve her şeyin sonu… Zamanın
sonu! Dünyayı ve Baldassare’yi kurtarabilecek tek şeyse, Yüzüncü
Ad’dır. Kimselerin görmediği bir yazma
Allah’ın, Kuran’da anılan doksan dokuz
adının, sıradan ölümlülere bildirilmemiş olan yüzüncüsü… Tanrı’nın
gizli ve yüce adı… Korku, şaşkınlık,
düş kırıklığı, umut ve aldanma, menzil taşlarıdır bu uzun yolun. Bir de en beklenmedik anda yolcunun karşısına dikiliveren aşk. Sevincin, mutluluğun tek
kaynağı aşk!…
“… Bana sevinçli
günlerin görüntülerini getiriyorsunuz. Bazı yüce gölgeler belirgin hale geliyor:
Ayrıca ilk aşkın ve ilk dostluğun
izleri de sanki eski ve kısmen unutulmuş bir masal gibi gözümde canlanıyor. Hayatın tıpkı dehliz
gibi olan kıvrımlı akışından dolayı sızlanışlar tekrarlanıyor ve güzel
saatlerin mutlu hayalleriyle avunarak benden önce
ölmüş o iyi insanların adları
anılıyor.
İlk şarkılarımı dinlemiş olan ruhlar artık sonrakileri işitmiyorlar. O eski dost kafilesi şimditoz
toprak olmuştur ve ne yazık ki ilk yakının sesi de sönmüştür!
Artık ıstırabım hiç tanımadığım
bir kalabalığa sesleniyor. Onların beni övmeleri
ile içimi burkuyor. Şiirlerimizden zevk almış olan bazıları da, eğer yaşıyorlarsa, dünyada darmadağın olmuş halde dolaşıp duruyorlar ve içimi, o sakin ve aziz ruhlar dünyasına
ait bir özlem
kaplıyor. Bir arp gibi uğuldayan
türküm, belirsiz seslerle havada yayılıyor. İçim ürperiyor, göz yaşlarına boğuluyorum, o acımasız kalbimin yumuşadığını hissediyorum. Önceden sahip olduğum şeyleri kendimden uzaklaşmış görüyorum ve
kaybolmuş şeyler benin için
artık birer gerçek oluyor…”
Posted by cinsdikici on July
25, 2018
The Lives of Others (2006) – Imdb
Das Leben der Anderen (original title)
15 | | Drama,
Thriller | 13 April 2007 (UK)
“One of my favorite movies is the German film, The
Lives of Others. It tells the story of an East German Stasi agent who is tasked
with spying on a group of dissident playwrights. The apartment of the leader of
the theatre troupe was bugged, and every night the Stasi agent settled in to
listen to meetings the group thought they were having in secret. It was
uncomfortable and anxiety-inducing to watch the watcher watching, to see
privacy being invaded so thoroughly. Particularly because the transgressions
were being recorded with the purpose of meting out harsh punishment. The
anticipation of waiting for the door to be broken down was unbearable.”
Kitanya Harison
Victor Hugo, aydınlanmacı hümanizmin geleneğinde, suç ile ceza ilişkisinin insansız bir mıntıkada tartışılmasının anlamsızlığı-na
işaret eder gibidir. Onun kişisi, hayat ile
ölüm arasındaki dar sınır çizgisinin üzerinde, geri dönülmez bir
noktada durmaktadır. Önünde
bütün yolların
sonu vardır: İnfaz. Ve bu infazdan kurtulmanın
tek ihtimali vardır: Toplum vicdanından ya da yargıçlardan
umabileceği merhamet.
Parti’nin dünya görüşü,
onu hiç anlayamayan insanlara
çok daha kolay dayatılıyordu.
(…) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar
görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin
bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
George Orwell’in
kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört,
yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus
senaryosudur. Bireyselliğin
yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş
kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle,
en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır.
Geçmişte ve günümüzde dünya
sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar
gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört.
Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.
OtherLife (2017)
1h 36min | Crime,
Mystery, Sci-Fi
| 15 October 2017 (USA)
After inventing a drug that induces time-compressed
virtual realities, young Ren grapples with partner Sam over how to use their
powerful creation.
Director:Ben C. Lucas
Writers: Kelley
Eskridge, Ben
C. Lucas
Kiymetli Dostlar,
Yillar sonra 2.ci kere
(birincisi Muhammed Kerem’in
bayram resmi idi) resim hediyesi aldim.
En icten
tertemiz duygularla tarafima “al bunu sana yaptim” cumlesi ile teslim edilerek…Cok mutlu
oldum..
Esma Sultana sevgilerimle…..
Posted by cinsdikici on
December 28, 2016
Sinekli Bakkal
Halide Edip Adıvar
CAN YAYINLARI
Adıvar’ın bugüne kadar defalarca basılmış, milyonlarca okur tarafından okunmuş ve güncelliğini hiç yitirmemiş romanı Sinekli Bakkal, Türk romanı içerisinde özel bir yere
sahip. “Roman,” dendiğinde aklımıza gelen ilk kitaplardan biri olan bu
yapıtı Selim İleri’nin yazdığı
sonsöz eşliğinde sunuyoruz.
Defalarca basılmış, kuşaklardan kuşaklara ulaşabilmiş Sinekli Bakkal, II. Abdülhamid dönemini bir geçmiş zaman dekoru önünde yansıtarak, eskiden yeniye devralınması gereken kültür, sanat ve töre değerleri
üzerinde durur. Bir anlamda, yazar ve eseri, tarihi süreklilik arayışı içerisindedirler.
SELİM İLERİ
SİTE:www.kitapyurdu.com